Değerli velimiz,
Öğrencilerimizin lise hayatları boyunca üniversiteye adım atmadan önce geleceklerine yönelik fikir değişimlerine sıkça şahit oluruz. İlgi alanları, hayatlarında yapmak istedikleri, nerede olacakları ve hangi koşullarda hayatlarını sürdürecekleriyle ilgili kafalarının sıkça karışabildiğini gözlemleriz. Eğitim hayatlarının özellikle üniversite öncesi dönemlerinde bu karışıklığı yönetmek zaman zaman onlar ve bizler için zor olabilir. Gelecekteki hayatlarına emekleriyle yatırım yaparken onları sağlıklı bir ortamda yetiştirerek yönlendirmek adına hepimize sorumluluk düşmektedir.
Önceki yazılarımızda sizlerle stres ve kaygının ergenlerin bu süreçte bilişsel gelişimlerini nasıl etkilediğini konuşmuştuk. Lise döneminde üniversite sınavının yaklaşmasıyla birlikte her sene sınava girecek öğrencilerde gelecekleriyle ilgili belirsizliğe olan tahammüllerinin zaman zaman zorlandığını görürüz. Daha önce de söylediğimiz gibi bu belirsizliği yalnızca olumsuz gibi değerlendirmek yanlış olur. Gelecekleriyle ilgili kaygı duyan ergenler bu doğal süreçte kendilerini tanıdıkları gibi ileride de hayatlarıyla ilgili alacakları kararlarla ilgili düşünce üretmeye başlarlar. Bu onlara bir hedef oluşturma imkanı sağlayarak daha anlamlı ve kendilerine uygun şekilde hayat kurma fırsatı sunar. Yetişkinler gibi ergenler de seçtikleri her kararlarda yeni riskler, belirsizlikler ve avantajlar elde ederler. Her seçim yeni ortamları, her yeni ortam da gelişimlerinin devamını getirir. Stresin etkilediği karar verme mekanizmasıyla başlayıp süregelen bu döngüde insanın yeni durumlara karşı geliştirdiği uyum sağlayabilme yeteneği hepimize yeni fırsatlar doğurur.
Karar verme süreçleri öğrencileri eğitim hayatlarında onların farklı ortamlara uyum sağlamalarını beraberinde getirir. Ortaokul son sınıftan liseye adım attıklarında yeni hayatlarında üniversiteye ve hayata hazırlanmaya başlarlar. Bu süreçte kendilerini tanırlar. Kendini tanıma süreci başlı başına gelecekleriyle ilgili karar almalarında oldukça önemlidir. Kişiliklerini tanımaya başladıkça öğrencilerin bireysel hayatlarındaki hedefleri daha belirginleşir. İlgi alanları, hobileri, başarılı oldukları alanlar ve kişilik özellikleri onları araştırmaya dolayısıyla da gelecekte bunları mesleğe çevirme olanağı sağlar. Aileler ve okullar burada gözlemci konumunda oldukça kritiktir. Çünkü gençler bireyselleşme süreçlerinde kendilerini tam olarak net ifade edemeyip kendilerini tanımakta ve iletişim kurmakta zorlanabilirler.
Kendini tanıma sürecinde ergenler bireysel değerlendirmelerini sorgu usulüyle yapabilirler. Ben, karar verirken duygularımı ön planda tutar mıyım? Yaratıcı ve hayalperest bir yönüm var mı? Problem çözerken mantıksal mı davranırım yoksa duygularımdan mı etkilenirim? Erteleyici bir yapım var mı? Titiz ve düzenli miyim? Sosyal çevremde ne kadar insan var ve ne kadar olmasını istiyorum? Kalabalık bir ortam ilgimi çekiyor mu? Hareketli ve atılgan bir yapım var mı? Bu tarz sorular önemlidir çünkü verecekleri cevaplar kendilerine yönelik oluşturdukları hedeflerin süreçlerinde yer alır. Burada hedefin tanımı üzerinde durmamız gerekir. Küçük yaştaki çocuklara büyüyünce ne olmak istediklerini sorduğumuzda genelde onlardan ‘’doktor veya polis’’ gibi net ifadeler duyarız. Ergenlikte alacağımız cevaplar net olmaktan uzakta, belirsiz ve değişken durumlar gösterir. Bu sağlıklıdır, çünkü ergen beyni olasılıkları ve riski daha çok değerlendirir. Hedef artık bir çocukluk yanılsamasından uzakta onların gerçekliğinin bir parçası olur. Yani yetişkinliğe hazırlanırlar. Burada onlara yönlendireceğimiz soru ne olmak istedikleri değil, istediği şeye ulaşabilmeleri için yapmaları gerekeni bilip bilmediklerini sorgulatmak olmalıdır. Ailesel iletişim tutumu burada direktif verici ‘’bu mesleği yapmalısın’’ şeklinde değil; daha yönlendirici, yapıcı ve araştırmaya yönelik soru soran şeklinde olmalıdır. Çocukluk hayaliyle doktor olmayı hedefleyen bir öğrenci henüz ders çalışmakta zorlanıyorsa ve sürekli erteleyici bir yapı gösteriyorsa onun bu hedefini desteklemek ona gerçekçi bir senaryo sunmamaktır ve boşa ümit vermektir. Motivasyonunu artırmak için bu senaryoda öğrenciye şunu sorabiliriz; ‘’Doktorlar günde kaç saat çalışırlar?’’. Sorunun cevabını araştıran öğrenci kendi analizini yaparsa zaten ders çalışmaya başlayacak ya da kendine uygun daha sağlıklı ve gerçekçi bir hedef belirleyecektir.
Gelecek hedeflerimizi belirlerken gerçekçi ve kendimizle uyumlu olmak bizi ileride çalışırken mutsuz olmama durumundan korumuş olur. Süreç odaklı yaklaşırken hedeflerimizde başarılı olduğumuz alanları, kişiliğimizi, hobimizi; para kazandıran mesleğimizle karıştırmadan ayrı değerlendirmemiz gerekir. Çünkü bunlar aynı şeyler değildir. Ergenler gelecekle ilgili hedef kurarken sonuç odaklı düşünüp mesleğin ünvanına dikkat ederler. Atladıkları nokta süreçte yapmaları gerekenlerdir. Örneğin bir mühendis olabilmekten çok mühendis olmayı düşünürler. Fakat eğitim hayatları süreçlerinde bir mühendis olmanın zorluklarıyla çok karşılaşırlar ve hedef değiştirmeleri bile üniversitede henüz işe başlamadan sona erebilir. Lisedeki eğitimlerinde ilgi alanlarında ders noktasında matematik veya fizik yoksa, çalışmaktan kaçınıyorsa üniversitede ileri düzeyde gördüklerinde hüsrana uğrarlar.Kitap okuma alışkanlığı olmayan bir öğrencinin sözel bir alan seçtiğinde üniversitede alacağı eğitimde çok fazla mecburi okuma yapacak olmasının ister istemez okul ortalamasını etkileyip düşürdüğü de buna örnek verilebilir.Derslere yönelik ilgili alanları özellikle 10. sınıfta yapılan alan tercihlerinde büyük rol oynamaktadır. Gelişim anlamında gelecekle ilgili mesleği düşünmeden önce eğitim süreci üzerinde durulmalı, öğrencinin yatkın ve ilgili oldukları alanlar ve hobileri göz ardı edilmemelidir.
Üniversite seçimi de bireyin kişilik özelliklerini bilmesinin devamıyla birlikte oluşan hedef kurma sürecinin bir parçasıdır. Lisede alan tercihlerinden sonra üniversite sınavına hazırlık sürecinde ciddileşen öğrenciler, bu süreçte kendilerine uygun üniversiteyi seçmelidirler. Günümüzde globalleşen dünya yapısında ve ülkemizde de üniversite okumak tek başına meslek edinmekle eşit değildir. Meslekler çoğu zaman işe başlanıldığında öğrenilirken üniversite bunun zeminini eğitim ile işin teorik bilgi alt yapısını oluşturur. Bazı meslek gruplarında üniversite okumak tek başına yeterli olmaz. Dolayısıyla gençlerin de seçecekleri meslek dallarına yönelik gerekli gelişme adımlarını üniversite hayatları boyunca planlamaları, rekabetin önüne geçmeleri ve iş bulabilmeleri için mecburidir. Bu yüzden iyi bir üniversite seçiminde gençler; okulun eğitim kadrosunu, sıralamasını, bölüm mezunlarının hangi mesleklerle uğraştıklarını, bölümlerinde hangi dersler olduğunu ve özünde genel olarak seçtikleri bölüme olan ilgilerini sorgulamalıdırlar. Seçtikleri bölümden bağımsız farklı bir meslek hedeflemeleri durumunda da mesleklerine yatırım aracı olabilecek uygun bir bölüm seçmeleri önemlidir. Üniversite sonrasında iş arama sürecinde özellikle yabancı dil bilmek, staj yapmış olmak çok önemlidir. Seçtikleri üniversitelerin bu tarz seminer, eğitim, staj gibi faaliyetlerinin olup olmadığını öğrenmeleri; üniversitenin kampüsünü görmeleri, kütüphanesiyle ilgili bilgi almaları, okulun yurt dışı fırsatlarını sorgulamaları rakiplerine göre onları öne taşıyacaktır.
Meslek seçimindegençlerin yaptıkları hatalardan biri mesleği oluşturan etmenleri göz ardı etmeleridir. Mesleklerin ortalama çalışma saatleri, sosyokültürel ortamları, ek getirileri, çalışma ortamı, kalıcılığı, gelişme ve yükselme fırsatı gibi faktörler yapılan araştırmalarla öğrenilmelidir. Aileler bu konuda gençlere meslekleri tanıtmak adına kendi çevreleriyle görüştürebilirler. Ülkemizde genç nüfus olmasına rağmen gençler üniversite eğitimleri sonrasında iş bulmakta zorlanırken orta yaş ve üstü çalışanlar daha kolay iş bulabilmektedirler. Bunun birçok sebebi olmakla birlikte ağır basan faktör gençlerin çalışmaya başlama yaşlarının eski jenerasyona kıyasla çok daha geç olması ve eski jenerasyonun iş deneyiminden ötürü daha kolay iş bulabilmesidir. Gençlerden meslek arama süreçlerinde yapabileceklerinden fazlaçalışma yılı süresi beklenmesi bize bazı mesajlar verir. İş bulabilmek için nitelikli eleman olmak; iş başında geçen süre ve eğitim geçmişine bağlıdır. Dolayısıyla gençleri mümkün olduğunca boş vakitlerinde staj yapmaya, gönüllü işlerle uğraşmaya, mesleğe erken atılmalarını sağlamak önemlidir. Özgeçmişleri üzerinde şimdiden çalışmaya başlayarak iyi bir dil eğitimi alarak bunu belgelemek, lise mezuniyet notlarının yüksek olmasını sağlamak öğrencilerin şimdiden yapacakları en iyi yatırımdır. Aynı zamanda üniversite tercihlerinde daha başarılı bölümleri belli başlı okullarda yüksek ortalama ile okumaları ve bitirmeleri yine rekabetin önüne geçmelerini sağlayacaktır.